Denizlerimizde neden balık tükeniyor? Çözüm için ne yapmalıyız?
Sayfanın aşağılarına doğru, bir video göreceksiniz. Bu videoyu yayınlarken, paylaşan arkadaşımızın cümlelerindeki ironiyi ben biraz daha genişletmek istedim. Arkadaşımız : ”İstanbul Boğazı bir zamanlar balık cennetiydi. Kılıçların cirit attığı, köpekbalıklarının dev orkinosların peşine takıldığı, lüferin büyüğü 20 kiloluk kofanalardan günde 15 tane yakalamayanın “Balıkçıyım” demediği zamanlar vardı… İşte Eski İstanbuldan balık görüntüleri.” diyor…
Emekçi amcamızın mavi yüzgeçli orkinos taşıdığı, fotoğraflar arasındaki ne kadar balık satıldığını, 20 kiloluk balığa neden sırtı kara değil de kofana dendiğini ve 15 tane yakalamadan gelene ”Balıkçı” denmediğini düşünürsek; bu noktaya nasıl gelindiğini yazarken aslında söylemiş oluyoruz. Ben kendimce bu yaşananlara sessiz kalmamak ve neler yapılabileceğini kısaca aktararak üzerime düşeni yapmak istedim:
BALIK LİMİTLERİ :
Bu limitler; gün geçtikçe, işin ve hobinin içine para kaygısı girdikçe, ne yazık ki daha da aşağı çekiliyor. 20 KG.dan daha büyük olabilen bir balığın, 18 cm limitle avlanılmaya açılması; tamamen para için doğa ve canlıları katletmektir. Bu canlıların büyümesine izin vermemek, besin zincirleri arasındaki geçişleri yok etmek, bir orkinosun yiyeceği yem balığını boğazın içinde gırgırlarla son damlasına kadar yok etmek, bu balıkların boğazlarda artık neden olmadıklarının cevabı değil midir? 37 yaşındayım ve boğazda mavi yüzgeçli orkinosa yetişemediysem, gelecek nesillere biz ne bırakacağız? Bunu hiç düşündük mü?
Kanunlar karşısında boynumuz her zaman kıldan incedir. Ancak yetişkin hale geldiğinden emin olamadığımız, en az bir kere yumurta ya da yavru bırakmamış bu canlıları yakalamak, balık olmamasının en önemli sebebi değil midir? En basitinden İstanbul Boğazı’nda ya da Marmara’da kalabalık herhangi bir balıkçı topluluğunu ziyaret etsek, kovalarında ortalamaya vurursak en kötü 200 gr. limit altı balık bulabilir miyiz? Bu 200 GR.’ı da tamamen itirazları yok edip, minimum bir değer vermek adına belirttim. Emin olalım ki bu oran çok daha büyüktür. 2012 verilerine göre en az 150.000 balıkçı teknesi, 3.5 milyon amatör balıkçı olduğu düşünülürse, neredeyse 6 yıl öncesi için limit aşımı günlük 730 ton balığa tekabül eder. Bu noktada artık bazı profesyonel balıkçıların yaptığı katliamı, bizde desteklemiş olmuyor muyuz? Rakamlar korkutucu değil mi? Bu soruyu kendinize sorduktan sonra, iğneyi onlara da batırma vaktinin geldiğini düşünüyorum.
”Korumak, yok etmemektir.” Bu bağlamda, devletimizin profesyonel balıkçılara artık bir durun, denizlerimiz her geçen gün kötüye gidiyor, bazı önlemler almalıyız deme vakti gelmedi mi? Bu insanların geçim sıkıntılarına devlet bütçesi dahilinde destek çıkıp, üç tarafı denizlerle çevrili cennet vatanımızın zenginliklerine de sahip çıkması gerekmektedir. Eğer bu denizler dinlendirilirse, denetimlerle limitler yukarı çekilip, verimlilik arttırılırsa; bu süreç bir kayıp değil tam tersine kazanç olacaktır.
Balık avı limitleri için yandaki adresi tıklayınız ==> Balık Avı Limitleri
AMATÖR BALIKÇILIK BELGESİ :
Ne yazık ki bu belge birçok vatandaşımızda yok. Açıkçası şu an bu belgenin alınması da denizlerimizin korunması adına çok önemli değil. Çünkü bu belgeyi para ve birkaç evrak ibrazı ile herkes alabiliyor. Bu belgeyi alırken, aşağıda maddeler halinde saydığım konuları devlet ele alır da vatandaşı doğru yönlendirse sizce bilinçli nesiller yetişmez mi?
a ) Amatör balıkçılık belgesi olmadan av yapanlara caydırıcı para cezası,
b ) Denizlerimizde çıkan balıkların içinde bulunduğu ufak bir kitapçık, bu kitap içinde de balıkların limitleri ve yasak dönemleri ile ilgili kısa bilgiler,
c ) Amatör balıkçılık belgesinin alınmış olması için, bu kitapçık ile ilgili küçük bir sınav ya da bu kitapçıkta yer alan tüm bilginin el yazısı ile yine devletin sunacağı kağıtlara geçirilmesi. (Amaç insanlara birşeyler öğretmek, zorlamak değil.)
d ) Amatör balıkçılık belgesi alındıktan sonra limit aşımı ya da yasak av yapıldığında, en az 5 asgari ücret ödemeyle yükümlü tutulacaklarının yazılı ibrazı,
e ) Bu belgeyi alabilmek için örneğin yıllık 50 TL gibi bir ücret. Bu ücret sayesinde de devlet denetlemeyi gerçekleştirecek kurum ya da şahıslara maaş katkısında bulunabilir. Bu da hem istihdam hem de denetimde devamlılık sağlayacaktır.
Bu yukarıdaki maddeler aslında benim hayallerim. Avcılıktan önce birçok alanda yapılması gerekenler varken, bu uygulamaları gerçekleştireceklerine pek inancım yok. Ancak bunları belirtmemdeki amaç, aslında yapılsa ne kadar kolay olduğunun bir göstergesi. Kısacası hayalcilik değil, gerçekçilik.
AVLANMA BÖLGELERİ
Kara avlarında olduğu gibi, deniz avcılığında bazı bölgelerin denetimli ve uzun süreli dinlendirilmesini sağlamak, bu bölgelerdeki balık popülasyonu üzerinde yarar sağlayacaktır. Ne yazık ki koruma altında olan bazı türler dışında, ülkemizde ava kapalı bölgeler pek uygulanmamaktadır.
Balıkların geçiş noktalarına ve iç denizlerde profesyonel balıkçılığın yasaklanması ya da limitli hale getirilmesi gereklidir.
SONUÇ
İstanbul Boğazı’nın eski fotoğraflarını görünce yukarıda da belirttiğim üzere konuya kayıtsız kalamadım. Eğer sizlerin de konu ile ilgili çözüm önerileriniz var ve denizlerimizin geleceği için adım atmamıza yardımda bulunmak istiyorsanız, değerli fikirlerinizi bize yorum olarak ya da Facebook Sayfamız’dan iletebilirsiniz.
Ben evladıma balıkçılığı öğreterek; onun denizde kalmasını, teknoloji çağında olmamıza rağmen 24 saat bilgisayar başında ömür çürütmemesini, herşeyden önemlisi sadece bir avcı değil, doğa dostu olmasını istiyorum. Sizlerin de eminim ki ayrı hassasiyetleri vardır.
Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.
Cihan Kızılgül